elif türkölmez – her şey geçer – Antiklopedi
çınar yayınları, s.99-101

fasulyeler döktü, patlıcanlar minicik minicik çıktı, kabak çiçekleri her yanda, incirler dalları bastı ama yenmeleri için çatlamaları gerekecek.
daha var yani. her şeyin zamanı var.
çamdan kopan parçalar hâlâ yaş, kurusunlar da, kesip kömürlüğe koyalım diye bekliyoruz, şimdilik asmanın altında yığılılar.
üzümün kuruyan yaprakları dökülüyor yerlere, masaya, sandalyelere…
süpürmüyorum artık hiç, olduğu gibi, olduğu hâliyle…
ginder’ı aşıya götürdük dimitri bey’e, kadıköy’e. gitmişken biraz yoğurtçu’da oturduk. saatlerce ağaç altında oturup kitap okuyorduk. kedi seviyorduk. i̇yi gelecek şeyler bakınıyor, buluyorduk.
zor zamanlardı.
her zaman çok zor, artık kalbim daha ferah sanki.
kapkaranlık bir tünelde, hiçbir şey göremeden, etrafta tutunacak hiçbir şey bulamadan, hiçbir ses duyamadan, nereye bastığımı bile bilemeden ilerliyorum ama sonunda o ışık görünecek, seziyorum.
bir de galiba hiçbir şeyin, hiçbir zaman tam ve mükemmel olmayacağını, çünkü her şeyin, her hâliyle zaten öyle olduğunu biliyorum artık.
o tünel de yola dâhil yani. işık kadar karanlık da…
sabah uyanmış olmanın, sağlıkla kalkmanın, gökyüzüne bakmanın, güneşi görmenin yeter de artar olduğunu hissediyorum.
kalbimi umutlu, inançlı ve güçlü tutuyorum.
dirayet elzem.
sonra kahvemi içerken, kozbeyli’den alıp kapıya astığımız, içleri elyaf dolu, rengârenk kuşlardan yapılmış süse takılıyor gözüm.
düşlüyorum.
görüyorum.
gülüyorum.
satan kadın, “bir gün geri geleceksin, bana neler olduğunu anlatmak için,” dediğinde şaşırmıştım. ve inanmamıştım da aslında. hatta belki de kapkara kalbimden bir, satmak için söylüyor bu sözleri hissi bile geçmiştir.
olsun, her şeyi kabul ediyorum.
kendi kalbimin karanlığını görüyorum, onu öpüyorum, her gün bir lokma daha iyi etmek için durumuna bakıyorum. elimden başkası gelmiyor.
biberlerin, mısırların, incirlerin…
her şeyin, her bir tek şeyin kendi vakti var.
ne önce, ne sonra, ne daha erken ne daha geç…
kalbimin iyi olmasının da, tünelin ucunun görünmesinin de kendi vakitleri var, biliyorum.
ve esas mesele, galiba o karanlıktan çıktığında dönüştüğün hal, öğrendiğin yol, büründüğün renk, olduğun şey, hissediyorum.