toson şimazaki – mutluluk – Antiklopedi
japon çocuk öyküleri, s.7-9, çevirmen: okan haluk akbay, i̇thaki yayınları

mutluluk, evleri ziyaret etmeye karar vermişti.
dünyada mutluluk’u sevmeyen kimse yoktu. o yüzden hangi evin kapısını çalarla çalsın, ev sahibinin kendisini büyük bir memnuniyetle karşılayacağından emindi. ancak mutluluk, insanların kalplerinde gerçekte ne olduğunu bilmek istiyordu. bu nedenle tıpkı yoksul bir adam gibi giyindi. kendisine kim olduğu sorulduğunda:
“yoksul bir adam!” diye cevap verecekti.
perişan görünümüne rağmen kendisine iyi davranan biri olursa o kimsenin evine mutluluk bırakacaktı.
mutluluk, evleri dolaşmak üzere yola koyuldu. bahçesinde köpek beslenen bir ev gördü ve kapısının önünde durdu. ev sahibi elbette gelen kişinin mutluluk olduğunu bilmiyordu. kapı önünde yoksul görünümlü birini görünce:
“sen kimsin?” diye sordu.
“efendim, ben yoksul bir adamım.”
“yoksul bir adam mı? çabuk kaybol!”
adam bunları söyleyerek kapıyı mutluluk’un yüzüne kapayıverdi. üstüne üstlük, evin köpeği de sanki misafiri kovarcasına sert sert havlamasın mı?
kapıdan kovulan mutluluk, mecburen başka bir evin yolunu tuttu. bu ke bahçesinde tavuk beslenen bir ev gördü ve kapısının önünde durdu. ev sahibinin mutluluk’un kendisini ziyaret ettiğini bilmesine imkân yoktu. ev sahibi, sanki hayatta en nefret ettiği insanı görmüşçesine kaşlarını çattı:
“sen kimsin?”
“efendim, ben yoksul bir adamım.”
“yoksul bir adam mı? çabuk defol!”
adam bunları söyledikten sonra oflayarak derin bir iç çekti. mutluluk’tan hoşlanmayan sadece ev sahibi değildi. bahçedeki tavuk da yoksul adamın kendisini çalıp götürmesinden endişe etmiş olmalıydı ki acı acı gakladı.
bu evden de kovulan mutluluk, bu defa bahçesinde tavşan beslenen bir evin kapısını çaldı. ev sahibi:
“sen kimsin?” diye sordu.
“efendim, ben yoksul bir adamım.”
“yoksul bir adam mı?”
ev sahibi kapının önüne çıkıp baktı. gerçekten de yoksul görünümlü bir adam karşısında duruyordu. bu adam da gelen kişinin mutluluk olduğunu bilmiyordu. ancak merhametli bir insana benziyordu. adam, mutfaktan bir pirinç köftesi getirip mutluluk’a uzattı.
“buyur!”
adam pirinç köftesinin yanında biraz turşu da getirmişti. o sırada bahçedeki tavşan öğle uykusundaydı ve horlayarak keyifli bir şekilde uyuyordu.
mutluluk, ev sahibinin kalbinde olanı öğrenmişti.
bir pirinç köftesi ve bir dilim turşu bile insan kalbinin derinliklerini anlamak için yeterliydi.
mutluluk çok sevinçliydi. büyük bir neşe içinde tavşanlı eve mutluluk bırakarak oradan ayrıldı.